Sokaklar.. Nice olaylara sahne olan, insan yaşamının en doğal hallerinin görülebileceği, evlerle çevrili yollar. Sabahları ayrı telaş olur, öğlenleri, akşamları ayrı. Güneşin doğduğu, sokağın henüz aydınlandığı vakitlerde işe ya da okula gitme telaşı başlar. Kaldırımlarda hızlı hızlı yürüyen insanlarla karşılaşsanız bile bu yoğunluğa rağmen sokakta ağır bir sessizlik hakimdir. Uyku kokar...
Sabahın sessizliğinden çıkıp da akşam olmaya başladığında değişir her şey. Sokak yorulmaya başlar, hava ağırlaşır. İnsan ve araba sesleri sanki sokağı hırpalar. Her ne kadar rahatsız olsa da belli etmez sokak. Şikayet etmeyi sevmez o, haline şükreder.
Her şey akşam olunca değişir... Sokağın yorgunluğu artık iyiden iyiye hissedilmeye başlar. Bir de üzerine akşam telaşı eklenince... Hava karardığı vakit sarı sokak lambaları yanar. İşte o zaman sokağın dinlenme evresi başlar. Sarı sokak lambaları...
Düşünün bir şu lambaları. Kaldırıma oturur ve bir direğe yaslanırsınız.Tenha, sessiz olan sokakta tek ses, podyumda yürür gibi yürüyen kediler ve devriye dolaşan köpekler tarafından çıkarılır. Sokakta yalnızlık, hüzün, melankoli gibi duygular volta atar ve onların adım sesleri bile sizi bulutların üzerine çıkarabilir. Sapsarı ışıklar her yerinize işler, sanki o an saydamlaşırsınız. Sokağın ve sarı ışıkların varlığı sizin varlığınızı yutar, o an orada olmadığınıza yemin edebilirsiniz. İçinizde doğan huzuru hissedebiliyorsunuz değil mi? O lambalardan çıkan sarı ışık olmak istersiniz bir an. Havada süzülmek, rüzgarla raks etmek, semazen misali dönmek ve yorgun kaldırımlara düşmek... Dansınız kaldırımda da devam eder. Hatta apartman kapılarının camlarından da girebilir ve yerdeki mermerlerle sevişebilirsiniz. Yahut perdesi açık olan bir pencereden odaya sızabilirsiniz. Oda buram buram uyku kokar, uzun uzun izleyebilirsiniz uyuyanı. Orada uzun uzun bekler ve odaya huzur verirsiniz.
Size bakan kıskanır sizi; verdiğiniz huzuru, dinginliği kıskanır. Kaldırımların size nasıl muhtaç olduğunu, sokağın sizi nasıl bir anne gibi gördüğünü fark edenler size büyük bir sevgi beslemeye başlayacaktır. Belki de birine aşık olur ve onun odasında onu düşler durursunuz, belli mi olur? Sarı ışığınızı duvara yansıtır ve onun yüzünü çizersiniz. Sapsarı ışıklardan sevdiğinizin yüzü... Sarı, sapsarı düşler... Ah, ne de güzel olur!
Sokakları lambasız düşünemezsiniz akşamları. Zaten sokaklar da lambasız dinlenemezler ve her gün daha fazla hırpalanırlar. Hem lambasız sokakları da kimse sevmez ki... Her sokak, lambalara muhtaç olur.
Ne de olsa sokak lambaları, sokağın yakamozudur...
"Sokak lambasının o titreyen sarı ışığı altında silik bir gölgeydim. Yalnızdım bomboş sokaklarda. Sessiz çığlıklarım hayali duvarlarımda yankılanıyordu. Soğuk kaldırım taşlarında yürüdüm adım adım. Gözyaşlarım hep soğuk, çığlıklarım ise hep sessizdi. Bir gölgeydim işte. Tek arkadaşım kalemim, sevgilim ise kağıdımdı. Düşüncelerim sararmış kağıtlarda hayat buluyordu. Yalnızca bir gölgeydim. Bir vardım, bir yoktum..."
YanıtlaSilOkuyucu olarak "istek konu" yapacağım sana: gölgeler! Yazmak istersen bu konudan iyi malzeme çıkar diye düşünüyorum ben. :P Gölgeler bana her zaman yalnızlığı çağrıştırır, neden bilmiyorum. Öyle işte... Uzun lafın kısası, yazarsan müthiş sevineceğim. :D
Yine döktürmüşsün
YanıtlaSilTeşekkürler!
YanıtlaSilGölgeler... Yazmaya çalışırım, yarın akşam yine aynı saatte yayınlanmış olur. Konu için sağol :D