Diyorum ki bazen; alsam çantayı, binsem bisiklete, dağ bayır dolaşsam, günlerce eve uğramasam... Hatta fikir kafama öyle bir yatıyor ki hemen hayaller kurmaya başlıyorum. Bana hayal kurduran şey ise özgürlük!
Hem de tam anlamıyla özgürlük. En son ne zaman kafanıza eseni yaptınız? En son ne zaman kendinizi martılar kadar özgür hissettiniz? Aklınıza birkaç şey geliyordur şimdi. Okula ya da işe gitmeyip de sahil boyunca yürümeniz ya da gidip eve uyumanız... Bundan bahsetmiyorum, "özgürlük"ten bahsediyorum. Günümüzde özgürlük standartlarımız o kadar düşük ki... Öğle arasından sonra mesaiye ya da derse 10 dakika geç kaldığımızda hemen tüm kanımızın özgürlük damarlarımızdan geçtiğini fark edebiliyoruz. Sonra korku duygusu geliyor ki her şeyi bozuyor işte bu. Ama her şeye rağmen günümüzün koşullarında özgürlük dediğimiz şey monotonluğun dışında attığımız herhangi bir bir adım oluyor. Bundan iyisini bulan Şam'da kayısı aramaya gitsin. Ben olsam giderdim...
Birden çantama birkaç kıyafet doldurduğumu hayal ediyorum ve bir de çadırımı aldığımı. Sonra bisikletimi çürümeye bıraktığım yerden çıkarıyorum. Şehir içinde gezmek bile büyük bir zevkken ucu görünmeyen yolları düşünemiyorum bile! Şehirden çıkışımı düşündükçe heyecanlanıyorum. Müthiş bir haz alıyorum bundan, adeta eriyorum. Sonra bir kenarda durup manzaranın fotoğrafını çekiyorum. Özgür değil miyim, çekerim tabi! Bir yere yetişme çabasıyla çevirmiyorum pedalları, gideceğim yerleri düşünerek çeviriyorum. İstediğim yere gidebilecek olmanın keyfiyle göğüslüyorum rüzgarı. Arada bir durup yol kenarındaki yeşilliklerde çantamdan çıkardığım peynir ekmeği yiyorum. Öyle tatlı geliyor ki o an... Bitmesin,diyorum bu yolculuk. Bitmesin, tüm toprakları dolaşayım böyle. Hava kararmaya başlıyor, kendime yatacak bir yer bakıyorum. Çadırımı kuruyor ve içine kuruluyorum. Hayatımın en mutlu uykusunu yaşıyorum. En tehlikeli uyku da olsa en huzurlusu oluyor. Çünkü yeniden özgür bir sabaha uyanacağımı biliyorum. Bunu düşünmek bile yetiyor.
Sabahsa erkenden yola koyuluyorum, tabi kahvaltıdan sonra. Sabahın serin havasını içime çekiyorum uzun uzun. Gideceğim yerlerin hayalini kuruyorum. Pedalı çeviriyorum...
Bazen bu yolculuğu karavanla yaptığımı hayal ediyorum. Belki daha zevkli, daha konforlu bir yolculuk olur. Ama özgürlüğe çevrilen pedalların tadını veremez.
Şimdi burada hüzün yok diyeceksiniz. Hüzün yeni başlıyor. Hayal etmeyi kesip bunu hiçbir zaman yapamayacağımı anlıyorum ve beklediğim duygu kapımı çalıyor: hüzün!
Umut ise yapamayacağımı bildiğim halde bunları hayal etmem. Ama unutmamam gereken bir şey var:
Fakirin ekmeği tez biter...
Eline sağlık güzel bir yazı, özgürlüğün bir anlık düşüncesi bile ne kadar değerli olduğunu anlıyoruz. Teşekkürler :)
YanıtlaSilKesinlikle öyle, ben teşekkür ederim :)
Sil