Hayatla kurduğumuz bağ ne kadar güçlü? Hayatın ne kadar içinde veya dışındayız? En önemlisi de ne kadar yaşıyoruz?
Tüm bu sorular bazen aklımı kurcalıyor. "Ya," diyorum kendi kendime. "Ya hayatı tam anlamıyla yaşamıyorsak? Ya bir şeyleri eksik bırakıyorsak hep?" Olmayacak, imkansız bir şey mi bu? Hayır, değil. Aksine tam da sorulması gereken sorular. Bir şeylerin farkına varamadan ölmek istemiyorsak bu sorular bizim için önemli olmalı.
Kahveye benzetiyorum bazen hayatı. Yaşıyoruz, ama ne kadar? Ya şu ana kadar kahveyi hep hafif içmişsek, yani hayatın tadına varamadıysak? Tıpkı hayatında hiç deniz görmemiş birinin küçük bir dereyi okyanuslar kadar büyük görmesi gibi... Ya şu ana kadar keşfedemediğimiz sonsuz okyanuslar varsa? Eğer yaşıyorsak hakkını her bakımdan vermemiz lazım. Bir defa geldik dünyaya, mantığıyla değil de bir defa gideceğim bu dünyadan, mantığı ile... Yani sadece içinde yaşadığımız hayatı düşünmek yeterli olmaz sanıyorum. Atacağımız adımı değil de attığımız adımı düşünürsek ne kadar sağlıklı yürüyebiliriz ki?
Velhasılıkelam demek istediğim farkındalık. İsteyerek yaptığımız, istemeyerek yaptığımız, isteyerek yapmadığımız ve farkında olmadığımız için yapmadığımız şeyleri bilmek bizi daha mutlu edebilir. Cahillik çoğu zaman mutluluk olsa bile bilginliğin getirdiği mutluluk çok daha makbuldür.
Tebikler çok güzel bir yazı, "hattan bir sefergiticem" mantığını sevdim değişik ufuklar açıyor insana. eline sağlık tebrikler.. Kalemine kuvvet
YanıtlaSilTeşekkürler! :)
Sil"Ya şu ana kadar kahveyi hep hafif içmişsek, yani hayatın tadına varamadıysak?"
YanıtlaSilBu düşünceye kuşkusuz "Evet, hayatın tadına henüz varamadın." diyeceğim. Ancak yalnızca sen değil, kimse varamadı. Varamayacak da. Hakkını vererek yaşamanın mümkün olduğunu sanmıyorum. En bilge insan bile yapamaz bunu. Çünkü en nihayetinde hepimiz insanız. Hiçbir şeyi tam olarak anlayamayacağız, hiçbir zaman bütün okyanusları keşfedemeyeceğiz. İnsan olmanın gereği bu. :)
Hayatı tam anlamıyla da yaşayamayacağız. Bunun için dertlenmek gereksiz geliyor bana. Önemli olan "tam anlamıyla yaşamak" değil, "yaşamak" olmalı. Hepimizin bir başlangıcı ve bunun sonucu olarak da bir sonu var. Bu başlangıç ve son arasındaki zamanı iyi değerlendiremeyeceğimize üzülmek yerine bize sunulan bir hayat olduğuna sevinmeliyiz. :)
Çok çene çaldım sanırım. Kusuruma bakmazsın artık. :P Güzel ama katılmadığım bir yazıydı. Beynine sağlık. :D
Hiç sorun değil, okumak zevkti. Kim bilir, haklısındır belki de :) Ama insan düşünmeden edemiyor bunları da. Uzun sözün kısası, teşekkür ediyorum :)
Sil