Bir İzmir masalı bu, mutlu başlayıp mutlu biten bir İzmir masalı...
Kışı da, yazı da nemli bir şehir... Soğuğundaki rüzgarı da yakar teni, sıcağındaki güneşi de... Yalnız baharları istediğiniz vakitte rahat rahat dolaştırır sokaklarında. Rüzgarı da okşar baharları, güneşi de... Velhasılı havasını bilmelisiniz İzmir'in, tanımalısınız onu başka bir beden tanır gibi. Çünkü tanımayanın canını yakar İzmir.
Şımarık çocuktur o, tanınmak ister. Tanınmayınca kızar, şımarır...
Sadece havasını bilmeniz yeter, sokaklarını bilmeyin. Bilmeden gezin o deniz kokulu sokakları, köşeleri nereye çıkacağınızı bilmeden dönün. Bilmeden girin şehrin en içine, ve yine bilmediğiniz yoldan dümdüz yürüyerek çıkın sahile. İçgüdülerinizle keşfedin İzmir'i, karambole atın adımlarınızı Konak'ta, Alsancak'ta kendinizi önemli biri gibi hissederek dolaşın, Karşıyaka'da ise gevrek yiyerek yürüyün, samimiyetine varın semtin... Bir şehrin ruhuna inin, onu hissedin. Denizinde de, taş evinde de, arnavut kaldırımında da hissedin.
İzmir! deyin içinizden. İzmir! Suyu Akdeniz'den, ruhu masallardan gelir...
Günün sonunda hava kararırken sahildeki banklardan birinde oturun, semt önemli değil. Her gün ayrı masal anlatan İzmir'i dinleyin, masalın son kısmını. Mutlu başlayan masalın mutlu biten son kısmı... Denizi izleyin uzun uzun, ufuktaki İzmir'i seyreden perilere bakın. Masalla uyuyan kentin uyumayan sokaklarını, denizini seyredin. Çocuksu bir merakla bakın çevrenize. Ne mi göreceksiniz?
Yeni güne yeni bir masal yazan İzmir'i göreceksiniz her baktığınız yerde. Rahatsız etmeyin İzmir'i, rahat bırakın. Bırakın ki yeni güne mutlu başlayıp mutlu biten masallar yazabilsin...
Dalgalar, kavaklar, ılık rüzgarlar anlatsın bu masalı. Başkasından dinlemeyin. İzmir'i, anlattığı masallarla sevin...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder